20 Aralık 2012 Perşembe

genel geçer

Uzun bir yoldayım, asfalt hafif ıslak henüz yağmur yağmış, serinlik var, mevsim yaz, etraf mis gibi o herkesin sevdiği, içine çeke çeke nefes alınan koku. Islak çamur kokusu, kokladıkça çıplak ayakla o çamura bata çıka, üstünde yağmur damlaları yağarken yürünen o yaz havası, serinlik havasındayım. Aslını söylemek gerekirse nereye gittiğimi biliyorum ama önüme neler çıkacağını ne zaman varacağımı bilmiyorum. Bilmek istediğimi bilmek beni rahatlatıyor. Haritama bakmama gerek yok belki ama kendimi sağlama almayı severim. 
Yolda yalnızım, çoğalmaya gidiyorum. 

Yanımdan tırlar geçiyor, meraklı aileler, yalnız insanlar, yol kenarındaki satıcı çocuklar, bıyıklı amcalar, göller, ırmaklar yani yaşama ve yaşanmışlığa dayanan ne varsa akıp gidiyor yanımdan, önümde dağlar ardındaki güneş, mis gibi gözlerimi alıyor ama onun verdiği burun gıdıklamasıyla hapşırı veriyorum.


Hapşırıyorum sanki içimde ne varsa tükürüyorum bu hayatın içine, içimden, içine, hayatla bir olmak. Öleceğini bile bile yaşamak, yaşamında öleceğini bile bile onu tüketmek dolayısıyla mutlu olabilmeyi başarmak, hüznün tadına varmak, sevdiklerini kaybetmek, yıpranmak ve yaşlanmak bazende yaşlanmadan ölmek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder