19 Mart 2013 Salı

beni ben istiyorum

Yedi yaşımdayken babam beni jimnastiğe göndermişti. Çivit mavisi mayolarımız vardı. Diğer kızlar benden çok büyüklerdi ve ben genellikle kenarda beklerdim, top toplardım, yastıkların üstünde zıplardım. O kum kokulu spor salonunun kokusu hala burnumda. Bazen esneme hareketleri yapardık, taklalar atardık, parandeler atardık, bazende ellerimizde çubuklu kurdelelerle havada şekiller çizerdik. O kadar güzeldi ki o kırmızı kurdelenin havadaki yumuşak dansı, tüm şekilleri izlerdim saniye saniye. Bazen minik minik baloncuklar yapardım bazende zigzaglar bazen ismimi yazmaya çalışırdım. Baş harfimi çok güzel yapardım ama. Neden sonra eğitmenimiz hamile kaldı ve Ankara'ya taşındı ve o son gündü benim için...mayom kenara atıldı, kurdelemle evde oynayacak alan çok dar olduğu için o da kenara atıldı sonra çöp oldu. Hala o mavi mayom benimle, artık küçücük ama yepyeni ilk günkü gibi içinde hayalleriyle eğlenen küçük kızın umutları gizli. 

Kaybettiğim çok eşya oldu benim. Nerede olduğunu bilemediğim, hoop arka cebimden çıkan bir miktar ama güzel bir miktar para, hoop kaybettiğim uğur küpelerim, hoop aylar önce kaybolan turkuaz renkli tshirtüm, hoop geçen sene kaybettiğim o kenarı dore topuklu ayakkabılarım. Aslında çok topluyumdur ben. Mesela evden çıkarken asla dağınık çıkamam çünkü illa ki bir misafirim gelir, gelmezse bile dağınık bir salona girmeyi sevmem hele ki kalmış bulaşıklı bir mutfak, toplanmamış bir yatak zaten benim için başlı başına bir uğursuzluktur ben öyle inanırım. O yatağımı toplamadığım zaman sanki bütün gün işlerim ters gidecek, darmadağınık olacakmış gibi gelir. Akşam olunca eğer yalnız yaşıyorsam o tütsü yakılacak, güzel müzikler çalacak ve asla televizyon açılmayacak. Yazsa eğer balkonda oturulacak, bir Türk kahvesi keyfiyle, etraf izlenilecek, yıldızlara bakılacak, o yıllardan beri hiç şekli değişmeyen yıldızlar bulunacak, dakikalarca boş boş onlara bakılacak. İşte buyum ben. Ben aslında yalnızlığı o kadar severim ki, dinginliği, huzuru. Huzur bulmak kendini dışarılara atmak değildir, benim için o balkondaki muhabbet dünyanın en büyük huzurudur. Hele ki yazsa mis gibi yaz kokar etraf, çim kokar, sıcak kokar, yaprak kokar, meltem kokar.

Neden unutamıyorum, aslında bu akıl neleri unuttu, ne kötü günler geçirdi, üzüntüden sağ kolum ve bacağım felç oluyordu, kalbim sıkışıyordu, yüzüm uyuşuyordu, o kadar üzüldü ki bu beden ben ölmek istemiyorum diye ağladı saatlerce bakıp kaldığı tavandaki kancaya, kim ne derse desin diye haykırarak bağırdım ben mutluyum siz isteğiniz gibi değil dünya, ben mutluyum diye bağırdım her şeye rağmen. Saatlerce o koltukta kıvrılmış solucan gibi ağladım, neden istenmiyorum diye, neden yalnızım diye, neden bunlar yaşanıyor diye. Sonra dedim ki kendime çünkü sen bunları yaşamalısın, bu da senin çizdiğin yol olmasa da, o kurdeleni salladığında olduğu gibi mutluluk dolu değil yaşam, eşyalarını kaybettiğin gibi kaybedebilirsin düşlediğin yaşamı, uçar gider dilek fenerleri gibi, gerçekleşmesi imkansız olduğu için fenere yüklediğin anlamlar gibi, sorumluluğu ona atman gibi. Hala yaşıyorum ve hala belki istenmiyorum ama ben beni istiyorum ve bu hayat ne kadar yıldırsa da beni, benim içimde hep baharlar var, göz yaşlarım nisan yağmurları gibi, hep yeşilim ben, çevrem sonbahar olsa da o kışı yaşamamak için hep direneceğim ben. Bir gün o kış geldiğinde, onu huzurla karşılayacağım, hoş geldin diye.




2 yorum:

  1. İnşallah bir gün kalbin gibi, kendin gibi birini bulup çok mutlu olursun, aslında karşı cinste değil mutluluk sen böyle de mutlusun, mutlu olmalısın ama inşallah seni kimse üzmez, üzemez, üzse de lütfen artık izin verme..En azından seni üzemesinler ki sana kıyamayan seni el üstünde tutan ailene, arkadaşlarına haksızlık olmasın..Cünkü senin üzülmeni asla istemeyizz :) öptüm çok:)

    YanıtlaSil