6 Mart 2013 Çarşamba

garez

Birlerce ışık içinde dururken, ben o sessizliğin içinde, kilometrelerce hızla uçup giden o fırtına etrafımda, içinde ben tekim, yalnızım, kim olabilirdi ki yanımda, hiç kimse ama bedenim o ağırlığı için bu dünyada durma sebebim, kendi bedenim ve ben. O olmasaydı belki hayat nedir bilemezdim, kavanozun içindeki ruhum ben özgürleşmeye eğilimli.

Biri tutar elinden sen binbir dua okursun ardından, o olsun diye, iki ayrı bedende tek ruh yaşayın diye. Tabaklar, çanaklar kırasın, yere daha hızlı ayaklarını basarsın, o yalnızken etrafında uçuşan fırtına, sana dokunmayan rüzgarlar burun deliklerinden girer ve içinde kopar, iç organlarını parçalarcasına döner durur, kıvrılır çünkü hiç bir sevgi sonsuz değildir, çok sevdiğin senden alınmak zorundadır, solmak zorundadır, ölmek zorundadır, kabulleneceksindir, doğası budur. Gitme dersin ve garezine gider.


Piyanolara basar müzisyenler, kemanın tellerine bastıra bastıra çalarlar o at kılı arşeyi, hırsla, şehvetle, acıyla içinden çıkan melodiler uçar gider fırtınada, baslar çalınır en yükseğinden, en yoğunundan, en derininden, sevgilinin teriyle karıştığın andaki o yoğunluk gibi, dünya durur gibi. Gidecektir ne yazık ki.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder