10 Nisan 2013 Çarşamba

barkod

Damarlarımda kanlar dolanır, görsem midem bulanır ama beni onlar yaşatır. Devinimi vardır, bir ırmak, bir deniz olurlar, birikirler bazen, bazen pompalanır hızlanırlar, dökülür, akarlar, çağlarlar içimde sessiz sedasız. Tenim korumasında sağlıklıdır. Her şey birbirine benzer doğada yapraktaki damarlar bendekilere, tüm kıvrımlar hatta depremlerin çatlakları, volkanların patlaması, samanyolunun bile birleşik çıkış noktası belli olmayan ama birbirine bağımlı bir harmonisi vardır. 

Yürünen yollar, bakılan, görülen nesneler, tadılan yiyecekler, koklanan karşımlar hepsi hissedilir. Beş duyu denir ya hiç biri olmazsa hissedersin, için titrer belki bir kokuda, belki bir tatta, belki bir nesnede ne olacağı belli değildir, birinin sesi benzetilir, birinin bakışı, birinin gülüşü. Yıldızlar akar içinde o koca beden atmosferinde. Yalnızlığını giderir birden, umutlandırır, güldürür. Ben seni her düşündüğümde gülüyorum ama öyle değil, hani bir pamuklu şeker alırsın ya bir luna parkta, onun pembesi kadar yumuşak, görsen beni seninde için gider gülüşüme. Oradan yanaklarıma kanlar pompalanır, oradan kalp der ki ilk hedef sağ sonra sol yanaaağaa marşş!! Gözleeeerr!! Hizayaa gel kıt'a dur! Parlaaaa!! 

İşte bu mutluluk hissi eritir beni hep. Kara topraklar, susuzluk, çatlaklar, kavuran sıcaklar, sessiz haykırışlar hep sen gittiğin için. Anesteziden çıkamayan hasta gibi hep başım dönüyor, hep sesler uğultulu, hep gözlerim bulanık, hep burnumda kan kokuları, kanım donmuş, ellerim buz gibi, koşuyorum bilmediğim bir hastahanenin, bilmediğim bir koridorunda. Bileklerimde barkodlar, senin kaçıncı hastanım ben? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder