24 Nisan 2013 Çarşamba

tek kurşun

Ojeler var tırnaklarımda her renk, ne istersem o renk, istersem bir hiç renk. Parmaklarımda yüzüklerim var ama yüzük parmağıma küsler, olmamaları gereken yerdeler. İşaretlerimin birinde EVET birinde yılan var, kıvırmış, bedenini dolamış işaretime karşılık hayır der gibi, baş parmağımda HAYIR var, hayırın hayır olabileceğini, hayırda bir hayır olabileceğini unutmayayım diye var. 

Üstümde muskalar, dilimde dualar var, sen mi olacaksın, başkası mı olacak diye değil içim huzursuzluğundan arınsın diye varlar. Bu huzur denilen şey çok acımasız, ellerimden kayan, nereden geldiğimi şaşırtan bir balık gibi, kuş gibi bir şey var ama yok. Varlığını olmasını istediğim sen gibi ama yok da gibi. 

Ben bir Rio Karnavalındaydım, bir Domates Festivalindeydim, bir Luna Parktaydım, ışıl ışıl, bir konfetilerin havada uçuştuğu, ejderhaların etrafta dolandığı, kırmızı yelpazelerin güzel çekik gözlü kızların dans ahengiyle süslenmiş bir festivaldeydim, çoşkuyla el çırpan, yağmur yağsa canım sıkılmaz, el çırparak devam ederdim eğlenceye, rüzgar çıksa eteklerimi dönürürdüm çoşkuyla, kahkahalarımla ama... ama ta ki ben tek kurşununla vurulana dek, her şey benim için donana dek, her şey bana dönene dek...

Bugün bir amcayla konuştum dedi ki sen tipine göre başkalarına akıl verecek yaşı çok geçmişsin. Sen artık bitmişsin, sen artık yardım edebilirsin, tavsiye verebilirsin. Baktım şöyle, anlam veremedim sonra baktım kendime parmaklarımdaki yüzüklerime, tırnaklarıma, dik oturuşuma, pür dikkat kelimeleri anlamak için açtığım kulaklarıma ve dedim ki kendime demek ki insan yaşayabildiğinin doruk noktasındayken böyle oluyor, kendini kırılmalara karşı kalkanlıyor, acılarını hatırlamak için materyalist şeyler kullanıyor bazende doğa üstü güçlere baş vuruyor. Ben her şeyi denemişim, huzurumu bulmak için. Elimden kaçan balığın o avucuma batan dikeniyle idare ediyorum  beni götürebildiği yere kadar. 


Kalp ve beyin ayrı yumurta ikizleri biliyor musun. Aslında melek sağda, şeytan da solda değil. Melek kalpte, şeytan beyinde. Kalbin hep yumuşak, hep olumlu, hep güler çocuklar gibi, elmalı şekerler yer, kıpkırmızı rengi, zıplar, trambolindeki çocuklar gibi. Öyle bir baktırır ki kalp gülesin gelir içinden.Beyin rengi kadar soğuk, kıvrımları kadar çok ihtimal düşünür o küçük çocuk korunsun, kırılmasın diye, ciddidir, kısık gözlü, sinsi bir şeytandır. İkizini canı pahasına koruyan, bağlılık gösterendir. Bazen kalbin çırpınışlarına akıl sır erdirmez ve canına bile tak eder, bitkisel hayata geçer, kalp şımararak atar ama çığlıklar atarak ağlar, çok yalnızım diye, mutsuzum, korunmasızım diye. O kalbe atılan tek kurşun yeter her ikisininde ölmesine, sonsuza dek beraber yaşamalarına ve aradıkları huzuru bulmalarına. Oysa ki o tek kurşunu atan aşksa eğer azap daha yeni başlar belki kim bilir?













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder