24 Mart 2014 Pazartesi

Nefis

BAŞLA!
Nerede durursa o rüzgar, nerede su olursa karlar, nerede nefsimin mevsimlerini engelleyemezsem o zaman BAŞLA!

Kocaman bir adam nasıl olur da gözlerinin içini çocuk sevinci gibi parlatır, güldüğünde göz kenarları çizgi çizgi yaşanmışlıkların verdiği izlerle doldurur, işte o benim ömrümdür.

Ömür beklerken bitmez, zamanın nasıl geçtiğini merak ediyorsan bugünde bitti ohh be diyebilmen gerekir.
Yastığa konulan baş, sabahki hedefe uyandırmalıdır seni. Nefesin tatlı bir endişeyle dolup taşmalıdır ciğerlerine. Suya atılan taşın yaydığı mükemmel halkaların bir parçası olman gerekir. Seni daha mükemmele, kıyıdaki ıslak, verimli toprağa sürüklemelidir. 

Kuzeye doğru gidiyorum, taşlardaki yosun izlerini, kutup yıldızını izliyorum, toprakları kokluyorum, dört mevsim nerede yağmur düşerse üstüme taa ki Alpin Çayıları'na kadar yol tepeceğim. Uzanıp, saçlarıma düşen yağmurların müziğini dinleyeceğim. Çayır gözlerinin alacalı yeşili olacak, ben tam ortasındaki bebek olacağım, hep göz bebeğinin içindeki ben ve mutlu olduğum, uzanıp yanında dinlendiğim yanın. 

Ne yorucudur yaşamak belki hiç seni olmayanı için, hiç amaç yokken yastığının serinliğinde yatan için. Ben ki huzurunda rahat ettiğim, dualarımla melodiler mırıldandığım seninle olmayı seviyorum.

Duyuyorsun, görüyorsun, biliyorsun, hafızan ateşler gibi kor, nefsin kör, ne savaşın var geçmişe dair, ne tereddütün geleceğin için. Netsin kendince ama ya söylemediklerin, söyleyemeyeceklerin, söylemediklerim ve söyleyemeyeceklerim? Ruha mühür atar zaman, o zaman ki dillendiremezsin içindekileri, kırılır diye.

Öyle masum ki insan istekleri kendince, ama ihtiyacı vardır ve sonuna kadar, olana kadar ister durur. İstediğindeyse hep faka basar. Basıldı mühüre de faka da, artık bir şey istemiyorum ben, sende isteme herşey olacak ta ki ne zaman istemediğimiz zaman.


Ben bir benim bütün insanlar gibi, meclisten içeri olanlar gibi nefsini tutamayanlar gibi...Seninle tutuyorum ve seni istemiyorum.